Slipknot - Slipknot

Aradan geçen çeyrek asır, Slipknot’ın gücünden ve yeni nesil grupları etkileme gücünden hiçbir şey almadı. Ohio’dan fırlayan dokuz maskeli, 1995 yılında bir araya gelmişti. O maskelerin ardındakilerin neredeyse tamamı uzun yıllar aynı insan olsa da çok temel biri farklıydı. Grubun deliliğinin ve öfkesinin anlatıcısı olan Corey Taylor, 1997’de gruba girmişti. Girdiği gibi de kulüplerde cover çalan bir gruptan fazlası olduğunu anlamıştı Slipknot. Bunu anlaması gereken sıradaki paydaşlar plak şirketleriydi. Roadrunner Records erkenden konuya dahil olup Slipknot’la sözleşmeyi imzaladı. İmzadan sonra grupla aynı adı taşıyan albüm için kendini Malibu’daki Indigo Ranch’te bulan Slipknot, 6 haftalık yoğun bir kayıt dönemi geçirdi. Ortaya çıkan sonuç ikonikti.

742617000027

Rastgele rakamlara basılmış gibi gözüken bu sayı aslında Slipknot’ın müziğinde çok önemli bir yer tutuyor. Bu sayı, aslında Slipknot’un ilk demosu ‘Mate. Feed. Kill. Repeat.’in barkod numarası. Grup, ilk albümlerinin açılışıyla birlikte bu barkodun kendilerine ait olmasını sağlayarak onu adeta bir imza gibi kullanmaya başladı. Albüm kapağından, konserlerde giydikleri tulumlara ve görsel materyallerinde bu sayıyla sık sık denk gelmek mümkün. Bu albümün açılışında bu sayı kullanılsa da bir şarkıdan ziyade karşımızda bir hazılayıcı var. Çok kısa bir süre sonra yaşanacak tufandan önceki son ıslık görevini görüyor. 36 saniyelik bu sekans, “The whole thing, I think it’s sick” ifadesi ise 1973 yapımı Manson belgeselinden alınıp ses kaydı fark edilemez hale getirildi. Böylece Slipknot, bir barkod numarasını karanlık estetiğinin parçası haline getirerek onu hayranları için bir gizem ve simgeye dönüştürmekteki maharetini gösterdi.

Maskeli dokuzlar

Doksanların sonunda ortaya çıkan ve çıktığı gibi parlayan bir grupsanız nu-metal yaptığınızı tahmin etmek hiç de güç olmaz. Grubun kurucu davulcusu Joey Jordison, grupla aynı adı taşıyan bu albümü anlatırken, kökü thrash, death, speed metale dayanıyor demişti. Ancak dönemin getirdiği bir gerçeklik varsa, o da rap müziğin metalin bir parçası olmasıydı. Bir yandan Deftones’tan alıştığımız alternatif metalin öfkesi, kılıç gibi keskin gitar sound’u ile buluşmuştu. Ancak Sid Wilson, şarkıları öylesine etkileyici bir şekilde turntable’ı ile manipüle ediyordu ki grup daha ilk albümden özgünlüğe ulaşıyordu. Çünkü Joey Jordison’ın yeri göğü inleten davullarına eşlik eden Paul Gray’in çaldığı gümbür gümbür bas gitarlar klasik metal ile anılabilirdi. Ancak Corey Taylor’ın sesi ve vokal tipi, Sid Wilson’ın kattığı dokuyla bambaşka bir boyuta ulaştırdı grubu. Daha ilk albümüyle metal seven, sevmeyen herkesin takdirini kazanan Slipknot, sonraki yılların fragmanını daha ilk albümüyle gösterdi.

Öfke

Limp Bizkit, The Cure, Sepultura gibi isimlerin de prodüktörlüğünü yapan Ross Robinson, Slipknot’ın ilk albümünde grubun yanındaydı. Prodüktörlük görevini grupla birlikte üstlenen Robinson, albümün kirli duyulması konusunda grubu ikna eden kişi. Çünkü sözlerdeki ve müzikteki öfkeyi cilalı bir sound ile veremeyeceğini düşünmüştü Ross Robinson. Bu tercihinin ne kadar doğru olduğu aradan geçen 26 senede belli olurken birbirinden önemli şarkıları da bu sayede dinledik. ‘Wait and Bleed’, ‘Spit It Out’, ‘Surfacing’ gibi şarkılar, hala Slipknot konserlerinde dinleyebildiğimiz klasikler. 2001’de ‘Wait and Bleed’ ile Grammy’e de aday olan Slipknot, Deftones’un ‘Elite’ şarkısına kaybetmişti.

 

Puan: 9/10

Tür: Nu-metal

Yayın: 1999

Süre: 60 dakika

Label: Roadrunner Records