Gecelerin asiliğinin, serseri haftasonlarımızın ve ardılı olan 'yaşamayı' hevesle bastırmaya uğraşan midemize; boğazımızdan başlayan, rotası belli (genellikle) hazineleri uygun görürüz. Bu bir tesadüf değildir!
Mezolitik çağdan başlayan beslenme alışkanlıklarımız, günümüze, sayısız eşikten geçerek 'aç insanın ruhunu' karartıcı derecede gerçeklerle yüzleştirdi, doyumsuzluklarıyla.
'Gerçeklerin' müzikle yahut yemekle çok az bir bağlantısı var. Bu da yapay olandan, robotik günlük düşüncelerimizden çok uzakta, organik bir bağlantı. Herkes acıkır, herkes dinler ve herkes tüketir. Yine de tanrısal sebeplerden olduğunu düşündüğüm bir biçimde, müzik ve yemek içimize tığ ustalığıyla örülür. İçimizde büyüyen hangi olgu bizim isteklerimize cevap verir, hangileri geceleri hayallerimize eşlik edip, çiçeklerimizi, bizi yeşertebilir?
Basit, yemek ve müzik.
Hala gidilecek bir yer olduğuna inanılan gerçeğin penceresi, doyumsuzluklarımızın aksine değişen mevsimlerin her ay farklı yelpazesiyle bize sunulan sonsuz doğanın sonsuz cömertliğiyle, 'değişen' açlığımız için çeşit çeşit şekillerdeki tabaklarımıza sunuluyor.
Bu çeşitlilik "Soul Kitchen" üzerinde biraz tesirsiz. Zira "elde ne varsa o" mentalitesiyle, basit, doyurucu ancak bir o kadar da doygun bir içeriğe sahip bu mutfak!
Bu gerçek esas alındığında, sahici olmasa dahi, biz müzik sever ve gece yarısı aç mideli 'kaçıkların' gerçekleri 'çok az bir bağlantıdan' daha da ötede.
Şarkın sözlerinin yazarı Jim Morrison, sözleriyle hem California, Venice Beach'te ziyaret ettiği siyahi yemek restoranına saygı duruşu sergiliyor, hem de gerçeklerinden kaçış sunan bu yerde kalma arzusunu ifade ederken, Afrika kökenli Amerikalıların, yani bizim gibi 'insanlar' için sıcacık bir yuvaya, kendimizi tüketmeye yönlendiriyor.
'Ötekilerin' restoranı, bir 'ruh yemeği restoranı', Amerika Birleşik Devletleri'nin güneyindeki Afrikalı Amerikalılardan kaynaklanan bir mutfak olan 'ruh yemeği' sunan bir restoran türü. Soul food yemekleri genellikle köleleştirilmiş insanların erişebildiği mısır, fasulye, yeşillik, domuz eti ve tavuk ya da 'black eyed peas' gibi malzemelerle yapıldığı, Afroamerikan pişirme teknikleriyle, kendine has bir biçimde sofralara damlayan garip bir tür.
Bu tür bir yemek, sözlerin yazarı ve saygıyla eğilerek ırkçılığa ket vurmuş Morrison ve bizi sıcak, rahat hissettiren ruhlu yemek restoranlarında, şehirde yalnız ve kaybolmuş hisseden kimliğimizi, midelerimizi doldurarak, unutturtmaya çalışıyor.
Mısır ekmeği, karalahana, yumurta&pastırma ikilisi ve panelenip, kızartılmış ürünleri sindirim sistemimize yani bir nevi ruh mutfağı bedenimize işleyerek besin değeri ve menüsüyle aidiyete dönüştürüyor. Aynı zamanda "Soul Kitchen" sadece lezzetli yemeklerin tadını çıkarabileceğimiz yerlerden daha da uzakta, aynı zamanda kendimizi, aynadaki benimizi ve yanından geçip gittiğimiz tanımadıklarımızı da deneyimleyebileceğimiz yerlere, Afrika kökenlileri de anlamaya itiyor.